Dünyanın neresinde olursak olalım, hepimizin içinde ortak bir arayış var: kendimizi ve varoluşu anlama arayışı. Bu arayış insanlık tarihi kadar eski ve evrenseldir. Kimi zaman dinler, kadim öğretiler ya da mitolojiler aracılığıyla, kimi zaman da modern kişisel gelişim yöntemleriyle bu ihtiyaca cevap ararız. Sonuçta hepsinin özünde yatan, insanın kendi özünü ve evrenle bağını keşfetme isteğidir.
Günümüzde bu manevi yolculuğa çıkan çok insan var. Belki sen de onlardan birisin. Spiritüel konulara merak saldın, kitaplar okuyor, videolar izliyor, seminerlere katılıyorsun. İçinde daha derin bir anlam arıyor, yaşamına farklı bir gözle bakmak istiyorsun. Ancak, onca bilgi ve yöntem arasında bazen kafanın iyice karıştığını hissediyor musun?
Bir noktada, öğrendiğimiz bunca şeyi nasıl bütünleştireceğimizi bilemediğimiz için kendimizi parçalanmış hissedebiliyoruz. Farklı öğretiler kimi zaman birbirini tutmuyormuş gibi gelebilir, ya da hepsini aynı anda uygulamaya çalışırken yorulabiliriz. Sonuçta bunca çabaya rağmen, yine de içimizde bir boşluk hissi kalır. Hatta bazen “Bir yerde yanlış mı yapıyorum?” diye kendimizi sorgulamaya başladığımız olur.