Ömür yokuş aşağı koşar gibi gidiyor. İnsan süratle kabrine yakınlaşıyor. Kalbin her atışı, saatin tiktakları, âdeta kabre yürüyüşün ayak sesleri olmuş.
Ölüm her an başımızda bekliyor. Hayat, elimizde tuttuğumuz, pimi çekilmiş bir el bombası gibi ne zaman patlayacağı belli değil.
Şu an uzaklarda bir yerlerde hayatının son saniyesinde olan birileri var, pişmanlıklarla dolu… O da 10 dakika önce ölmeyi beklemiyordu, sen gibi…
Bir gün gelecek, o sona kavuşacağız. Bir gün gelecek, bir günün daha kalmadığı son güne ulaşacağız. Hayat uykusundan ölümle mezar taşına başımızı çarparak uyanacağız.
Eyvah diyeceğiz belki de! Eyvah ki aldanmışız! Eyvah ki bu fani hayatı baki sanmışız! Bu dünyanın güzellikleri bizi celbetmiş! Tek baki olanı unutmuşuz!
Onun bekası olmadan her şeyin yok olup gideceği sonsuz cemal ve kemal sahibini unutmuşuz! Alçak anlamına gelen dünyanın bizi aşağılara çekmesine izin vermişiz!
Kalbin sahibi emanetini geri isterken biz emanete hıyanet etmişiz! Sevmemizi istemediği şekillerde, sevmemizi istemediği şeyleri sevdirmişiz kalbimize! O da azapla doldurmuş kalbi!
Eyvah! Eyvah! Eyvah!
Kabrimizde bizi pişmanlıklarımız ağırlıyor! Bizi sonsuza uğurluyor eyvahlarımız!
Eyvah demeden Allah demek için silkinmemiz gerekmiyor mu? Daha ne kadar boğacak bizi dünya?