Gelgelelim, içten içe oyulan bu hastalıklı, çürümüş toplum düzeni [Avrupa] ulaşılması gereken ve ancak ulaşıldığı takdirde, Avrupa’da varlığımızı hissettireceğimiz yüce bir ülkü olarak gösteriliyor halkımıza.
Avrupa’da bütün ülkelerin temellerinin oyulduğunu söyler, yakın gelecekte bunların iz bırakmadan yıkılıp gideceği ve yerini hiç duyulmamış, eskisine hiç benzemeyen bir yapının alacağı kehanetinde bulunurken, başka bir bölümde Avrupa’nın Rusya için ne kadar değerli olduğunu söylemekten de kendini alamaz:
Âh, bilir misiniz beyler, bizler için, hayal düşkünü Slavcılar için -sizlerin deyişinizle Avrupa’ya kin besleyenler için- bu Avrupa’nın, bu “kutsal harikalar ülkesinin” ne kadar değerli olduğunu! Bu değerli, bizim için “yurt” olan bu kıtanın yazgısının bizleri nasıl ilgilendirdiğini, ufkunu gitgide saran kara bulutların bizleri nasıl endişelendirdiğini bilir misiniz!
Rus ruhunun, Rus dehasının evrensel birliğe bütün halklardan daha yatkın olduğunu öne sürer. Rusya’nın, Rus halkının kendisi için belirlediği ve üstlendiği evrensellik görevi “Günlüğünde” sık sık ele aldığı konulardan biridir: